Ruhumuzda da hayal, yok gibidir. Sen bütün bir cihanı hayal üzere yürür gör! Onların başları da savaşları da hayale dayanır. Öğünmeleri de utanmaları da hayalden ötürüdür. Evliyanın tuzağı olan hayaller, Allah’ın bahçelerindeki ay çehrelilerin yansımalarıdır. Padişahın rüyada gördüğü hayal de o misafir pirin çehresinde görünüp duruyordu. Padişah bizzat mabeyincilerin yerine koştu, o gaipten gelen konuğun huzuruna vardı.
Her ikisi de aşinalık öğrenmiş bir tek denizdi, her ikisi de dikilmeksizin birbirine dikilmiş, bağlanmışlardı. Padişah benim asıl sevgilim sensin, o değil. Fakat dünyadaki iş işten çıkar. Ey aziz, sen bana Mustafa’sın. Ben de sana Ömer gibiyim. Senin hizmetin uğrunda belime gayret kemerini bağladım” dedi.
Muvaffakiyetler verici ulu Allah’tan muvaffakiyet ve bütün ahvalde edebe uymayı dileyiş, edepsizlik ve terbiyesizliğin pek kötü zararları
Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse Allah’ın lütfundan mahrumdur.
Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz. Belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur. Alışverişsiz, dedikodusuz Allah sofrası gökten iniyordu. Musa kavmi içinde birkaç kimse terbiyesizce ” hani nerde sarımsak ile mercimek” dediler. Ondan sonra gökyüzünün sofrası, ekmeği kesildi; ekme, bel belleme, orak sallama kaldı. Sonra İsa şefaat edince Hak yemek sofrası ve tabaklarla ganimetler gönderdi. Yine küstahlar edebi terk ederek sofradan artıkları aşırdılar.
…
devamı yarın
MEVLÂNA CELALEDDİN-İ RUMÎ
MESNEVİ’DEN SEÇMELER
