Özlemek deyince aklımıza genelde bir insanı özlemek gelir.Uzaktaki bir insanı ve o insan gelince özlemin giderileceği düşünülür.
Hâlbuki özlemek bir insanla sınırlı değildir.Senin yaşadığın her anla sınırlıdır.Çocuklugundan bugüne kadar geldiğin zamanla sınırlıdır.Kullandigin eşyalarla yemek yediğin tabaktan tutda oyun oynadığın alana kadar her şeyi özlersin.Çocuklugunda sobanın çıkardığı o sesi ,karanlıkta yanan sobanın o muhteşem görüntüsünü, gaz lambasında oturduğun zamanı ve onun ışığında duvara yaptığın o gölgeleri ,sobada pişen o ekmeği,evinin duvarında sıra halinde gezen o karıncaları izlemeyi yani onun verdiği hissi “aynı sıra halinde nasıl gidiyor bunlar” diye kafandan geçirdiğin o düşünceyi,lapa lapa yağan o karı izlemeyi o karı izlerken verdiği mutluluğu özlersin.Kisacasi o anın verdiği hisleri o duyguyu özlersin sadece özlersin. Hisleri ise yani hissettiklerini tam kelimelere dökemezsin.Soylenmek istenilen hep içerde kalır çünkü.Onu sen içerde yaşarsın.Kelimelere çok az şey dökülür.Dökülemeyen ise hal diliyle gösterir kendini.Uzaklara dalıp giderek ya da gözyaşı dökerek gösterirler.Çünku özlem iki üç satırla anlatılacak bir şey değildir.Sayfalar yetmez.Anlatilsada hep bir eksiklik kalır zaten o hisleri tam bir şekilde toparlayıp ifade edemezsin.
Velhasıl kelam özlemek sadece insanı özlemek ile sınırlı değildir. Senin bu hayat yolculuğunda yanından geçtiğin her şeyle ilgilidir özlemek.Aslinda insan o anların yaşattığı hisleri özler.kisacasi özlediğin şey gerçekte senin kimliğindir.sen özlediğin şeyin vücut bulmuş halisindir.
