SEYRÂNÎ

Seyrânî’nin asıl ismi Mehmed’dir. Seyrânî, Develi’nin Oruza bugünkü (cami-i Kebir) mahallesinde dünyaya geldi. Babası bu mahallenin imamı Cafer Efendi’dir. Seyrânî, iki yıldan fazla medrese tahsili görmüş ve bunun yanında burada dinî ilimleri de tahsîl eylemiştir. Rivayete göre Mehmed Seyrânî, on beş yaşındayken babasının görev yaptığı camide ”pîr elinden Hakk bâdesini içerek Seyrânî”adını almıştır. Mehmed Seyrânî, bir ara İstanbul’a gelerek Divân şairleriyle tanışmış ve bu sebeple divan tarzında şiirler söylemiştir. Ama burada söylediği taşlamalar nedeniyle Develi’ye geri dönüp Anadolu’nun çeşitli yerlerini dolaşmış ve hatta Halep’e kadar gitmiştir. Seyrânî (1866) yılında memleketi Develi’de vefat etmiştir.

  • Mehmed Seyrani, döneminde sevilen ve sayılan biri haline gelmiştir. Onun eserleri döneminin sosya-kültürel yapısını en güzel şekilde dile getirdiği şiirleri sağlığında kaleme almamış ama onu sevenler şairin vefatından sonra bu eserlerin bazı cönklerde yer almasını sağlamışlardır.
  • Seyrânî şiirlerinde bir tasavvuf şairi olarak değil de bir saz şairi olarak dini meseleleri halka sade bir dille anlatabileceğini göstermiştir.
  • Mehmed Seyrânî’nin eserlerindeki görüşleri, teşbih ve ifadeleri klasik saz şairlerinin beylik sözlerinden bir hayli ileri düzeyde ve özel olup mizahımsı bir ruh taşımaktadır.
  • Seyrânî, belirli bir tarikata bağlı olmamakla beraber onun Nakşibendî olduğu söylenir. Çünkü bazı mısraları bu düşünceyi doğrulamaktadır.
  • Mehmed Seyrânî, İslam dinini dondurulmuş bir kalıp olarak kabul etmemekle birlikte dinin herkesin anlayabileceği şekilde anlatılmasını istemektedir.
  • Seyrânî’nin Yunus mektebine intisap ettiği, peygamberler tarihi ve tasavvufî konuları bütün inceliklerine göre iyi kullandığı bu türlerden; ilâhî, münâcaat, nâ’t ve devriyeler gibi tarikat ve din konularını içeren Dini ve Tasavvufi Türk Edebiyatı türlerinde orijinal şiirler yazmıştır.
  • Seyrânî, şiirlerinde Allah’ı çeşitli tasavvufi konular içerisinde anlatır ve bu anlatımda tekke şairlerinin vahdet-i vücûd düşüncesinden yararlanır.
  • Seyrânî,’nin düşüncesi şu şekilde verilebilir”Ezelde Allahın zatından başka bir şey yoktur. Ezelde ”bir”ve ”tek” olan Allah,”zat”içinde kendi kendine tecelli ederek ”kün”emriyle dünyayı yarattı sonra ise kendisi sır olmuştur.
  • Yerler, gökler, yıldızlar; hayır, şer, hâsılı her şey yaratılmış bu şekilde hasret meydana gelmiştir.
  • kainattaki her şey birer ‘nakış’ ve ‘suret’ten ibarettir.
  • Her şeyin aslı Allah’tır.
  • Âlemdeki bütün mevcudat onun vücududur.
  • Güzellerin yüzündeki göz, balığın içindeki Yûnus, peteğin içindeki bal, gönüldeki fikir ve tedbir, şekerdeki lezzet, şîrîn’deki hasret, Ferhad’daki azim, Leyla’nın yüzündeki güzellik, Mecnûn’daki aşk ve vuslat azmi hep odur. Hatta Firavun ile mûsâ’ya düşman olan da odur.”

Kaynakça: Açıköğretim Kaynakları

Edebigünlüklerim tarafından yayımlandı

Bu sayfayı yazarlarımızın hayatından kısaca bahsetmek ve onları taniyabilmek adına düzenlenmekte olup arada deneme yazıları da yayınlamak için kullanıyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: