Halk edebiyatı eserlerinin en belirgin özelliği ilk söyleyenin veya söyleyenlerin bilinmemesi ya da biliniyorsa unutulmasıdır. Türk şiirinin başlangıcı veya tarihi üzerine yerli ve yabancı pek çok araştırmacı görüş bildirmiştir.
Bunlar arasında adı geçen; C.Brockelmann, İ. V. Stebleva, F. Y. Korş, R.Rahmeti Arat, M, Fuat Köprülü, T. Tekin gibi sayılabilir. Bunlardan örnek verecek olursak İ.V. STEBLEVA’ya göre Orhun Yazıtlarının tamamı F. Y. Korş’a göre ise bir kısmının manzum olduğunu söylerler. Araştırmacımız Reşit Rahmet Arat, Turfan kazıları sonucunda ortaya çıkan metinleri bir araya getirerek Eski Türk Şiiri (Ankara1965) adlı eseri edebiyat dünyamıza kazandırır. Rahmet Arat, ayrıca koşma, kojan, koşuğ, takşut, takmak ır ve yır, şlok,küg, padak, kavi, başik ve baş gibi kavramları araştırmacıların kullanıma sunmuştur. Rahmeti Arat, kitabında Burkan, mani, İslam edebi çevrelerine ait şairler ve özgeçmişlerini tespit eden şiirlerini bir araya getirmiştir. Bu şairler ise Kül Tarkan, Aprınçur Tigin, Sıngku Seli Tutung, Pıratya-Şiri, Ki-Ki, Çısuya Tutung, Asıg Tutung, Kalım Keyşi, ve kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib’dir.(Arat 1965:xx-xxıı)
Dîvânü Lûgati’t- Türk, şiir bakımından zengin olmakla birlikte dörtlükler veya beyitler şekline karşımıza çıkan şiirlerin büyük bir kısmı hece vezniyle az sayıdaki kısım ise aruzla söylenmiştir. Bununla birlikte Talat Tekin ve Stebleva’ya göre eserdeki şiirlerin tamamı aruz vezniyle yazılmıştır. Eserde iki ağıt metni bulunur bunlardan ilki Saka Hükümdarı Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine söylenmiş olup yedi heceli ve aaab şeklinde kafiyesi oluşturulmuştur. Dörtlük sayısı ise bazı araştırmacılara göre 10-13 arasında değişir. İkinci ağıt ise bilinmeyen bir kahraman için söylenmiştir. Şiir yedi heceli olup aaab şeklinde kafiyelenmiş dörtlük sayısı ise üçtür. Eserde pastoral, lirik, epik şiir örneklerini görmek mümkündür. Bize göre Dîvân’daki eserler yani şiir parçaları başlangıçta çok uzun olmakla beraber Kaşgarlı bunları ya kısalttı ya da yapılan derlemelerle bu kadarı tespit edilebildi.
Şunu da biliyoruz ki bu şiirleri söyleyenler başlangıçta birer ozandı fakat zamanla bu parçalar nesilden nesile aktarılırken gerçek söyleyenler unutuldu ve anonim şekline döndü.
Âşık: Doğaçlama olarak saz eşliğinde şiir söyleyen kişidir.
Kaynakça: Açıköğretim Kaynakları
Bizim köyde, güzel konuşan ve anlamlı iş yapanlara, yine döktürmüşsün derler. :)) Şaka bi yana çalışmalarınız akademik tez çalışması tadında.
“Dîvânü Lûgati’t için ;
“Türk, şiir bakımından zengin olmakla birlikte dörtlükler veya beyitler şekline karşımıza çıkan şiirlerin büyük bir kısmı hece vezniyle az sayıdaki kısım ise aruzla söylenmiştir.” demişininiz. e
Elbette araştırmalarınızın sonucu bu!
Ben sizin çalışmalarınızdan edindiğiniz bilgi birikimi ve izlenimlerinize dayalı bir soru sormak isterim.
– Şiilerde hece vezin uyak, durak olmalı mı?
Mesela ben yıllar önce “Ben de Yazdım” dedim ve serbest şiir kaleme aldım. Araştırmalarınıza göre bana şaiir denebilir mi?
Hece vezin aruz
Kafiye uyak
Yan yana dizilince
Şiir diyorlar
Şair olmanın şartı
Şiir yazmakmış
Ben de yazdım
Ne hece ne vezin
Ne kafiye ne uyak
Aruz mu
O da ne demek
Kimse bilmiyor
Meçhul
Edebiyat tarihi dillendirmiyor
Ben şair miyim şimdi
Neden kimse cevap vermiyor?
Necati Kavlak
Necati Kavlak
Kayıt Tarihi : 13.1.2008 14:40:00
Selam ve sevgilerimle.
BeğenBeğen
Hece ölçüsü ve aruz ölçüsü kullanmak kişinin tercihine kalmış bir durum. Şairlik durumu ise kişiye ve halkın görüşlerine kalmıştır. Kişi yetenekliyse halk onu zaten ön plana çıkartır. Saygılar
BeğenBeğen