Kim benim canıma derman ederse benim hazinemi, incimi ve mercanımı o aldı demektir. Hepsi birden dediler ki:” Canımızı feda edelim. Beraberce düşünüp beraberce tedavi edelim. Bizim her birimiz bir âlem Mesih’idir; elimizde her hastalığa bir ilaç vardır.” Kibirlerinden dolayı “inşAllah”demediler. Allah da onlara insanların acizliğini gösterdi.”İnşAllah” sözünü terk ettiklerini söylemeden maksadım, insanların yürek katılığını ve mağrurluğunu söylemektir. Yoksa arızî bir halet olan inşAllahı söylemeyi unuttuklarını anlatmak değildir.
Hey gidi nice inşAllah’ı diliyle söylemeyen vardır ki canı “inşAllah” ile eş olmuştur. İlaç ve tedavi nev’inden her ne yapıldıysa hastalık arttı, maksat da hâsıl olmadı. O halâyıkcağız, hastalıktan kıl gibi olunca padişahın kanlı gözyaşı ırmağa döndü. Kazara sirkengübin safrayı artırdı. Badem yağı da kuruluk etkisi göstermeye başladı. Kara helile ile kabız oldu; su, neft gibi ateşe yardım etti.
Halayığın tedavisinde hekimlerin aciz kalmalarını padişahın anlaması, Allah tapusuna yüz tutması ve bir uluyu rüyada görmesi
Padişah, hekimlerin aciz kaldıklarını görünce yalınayak mescide koştu. Mescide gidip mihrap tarafına yöneldi. Secde yeri gözyaşından sırsıklam oldu. Yokluk istiğrakından kendisine gelince ağzını açtı, hoş bir tarzda medh ü senaya başladı:”En az bahşişi dünya olan Allah’ım! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen gizlileri bilirsin. Ey daima dileğimize penah olan Allah’ım biz bu sefer de yolu yanıldık.
Devamı yarın…
MEVLÂNA CLALEDDİN-İ RUMÎ
MESNEVİ’DEN SEÇMELER
