Padişahın hastayı görmek üzere hekimi götürmesi 2
Aşığın hastalığı tüm hastalıklardan başkadır. Aşk, Allah sırlarının usturlâbıdır. Aşıklık, ister o yönde olsun, ister bu yönden… Akıbet bizim için o tarafa kılavuzdur. Aşkı şerh etmek için ne söylersem söyleyeyim… Asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum. Dilin tefsiri gerçi pek aydınlatıcıda, fakat dile düşmeyen aşk daha aydındır. Çünkü kalem, yazmada koşup durmaktadır, ama aşk bahsine gelince; çatlar, aciz kalır.
Aşkın şerhinde akıl, çamura saplanmış eşek gibi yattı kaldı. Aşkı, âşıklığı yine aşk şerh etti. Güneşin vücuduna delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa güneşten yüz çevirme. Gerçi gölgede güneşin varlığından bir nişan verir, fakat asıl güneş her an can nuru bahşeyler. Gölge sana gece misali gibi uyku getirir. Ama güneş doğuverince ay yarılır. Nuru görünmez olur. Zaten cihanda güneş gibi misli bulunmaz bir şey yoktur. Baki olan can güneşi öyle bir güneştir ki asla gurub etmez.
Güneş, gerçi tektir, fakat onun mislini tasvir etmek mümkündür. Ama kendisinden esir var olan güneş, öyle bir güneştir ki, ona zihinde de dışarıda da benzer olamaz. Nerede tasavvurda onun sığacağı bir yer ki misli tasvir edilebilsin! Şemseddin’in sözü gelince dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi. Onun adı anılınca ihsanlarından bir remzi anlatmak vacip oldu
…devamı sonra
MEVLÂNA CELALEDDİN-İ RUMÎ