Edîp Harâbî’nin asıl ismi Ahmet Edîp olarak bilinir. Eserlerinde ise Edip ve Harabi mahlaslarını kullanan şair bir süre bahriye katipliği yapmış ve on yedi yaşında devrin Bektaşî büyüklerinden Mehmet Ali Hilmi Dede Baba’ya mürit olmuştur.
Harâbî, buradan babalık icazeti alamadığından İstanbul Bektaşîleri arasında sevilmemiş hatta dergahlara dahi kabul edilmemiştir. Aruz ve hece ölçüsüyle rahatlıkla şiir söyleyebilen Edîp Harâbî, zamanında önemli derecede beğenilir ve Bektaşîlik esprisiyle yazdığı eserlerinde de hiciv yönü daha ağır şiirler söylemiştir. Rıza Tevfik, Edîp Harâbî’yi şu şekilde belitmiştir;
- Zamanında terbiye almamış olmasına rağmen söz söyleme ve düşünebilme kabiliyetiyle doğmuştur.
- Mesleğinde herkes den çok eser vermiş tekke şairlerinde biri olmakla beraber lâubalî Bektaşî diliyle sade ve güzel eserler vermiştir. Hayal gücü herkesten üstün ve parlak olan Edîp Harâbî, kendine has ifade tarzı, orijinal şekiller üretebilme kabiliyeti olan önemli bir şairdir.
Saadet Nüzhet Ergun ise Edîp Harâbî’yi şu şekilde belirtmiştir;
”Bir manzumesinde kendisini Bektaşî-Melâmî olarak tanıtmak isteyen şair, mutlak surette birtakım melâmîlerin tesiri altında kalmıştır”demektedir.
- Edîp Harâbî’nin nefeslerinin bir kısmı devrin gazete ve mecmualarında yayınlanmıştır. Divân’ının kendi el yazması olan nüshası ise Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi’nde İhsan Mahvî Kitapları(nr.81) arasında bulunmaktadır.
- Harâbî, eserlerinde ayet ve hadislere, ya telmihen, ya aynı şekilde ya da Türkçesi ile yer vermiştir. Bu Yüzden onun eserleri Dinî- Tasavvufî Türk Edebiyatı içinde de değerlendirilir.
”Bize takdîr olmuş Kalû Belâ’dan
Anınçün sâkin-i meyhâneyiz biz
”Sakahüm” hamrını tâ ezelîden
İçtik dost elinden mestâneyiz biz
Hakk’ı her bir şeye kadir biliriz
Dünya vü uhrâya nâzır biliriz
Her nereye baksak hâzır biliriz
Sâcid-i Kâbe vü büthâneyiz biz
Harâbî sen bizi divane sanma
Özünü fehm etmez mestâne sanma
Yıkılmış çürümüş kâşâne sanma
Gencîneler dolu vîrâneyiz biz” (Güzel 2009:760).
KAYNAKÇA: Açıköğretim Kaynakları