Âşık edebiyatı temsilcileri (kalem şairi, ozan, âşık vb.) çeşitli biçimlerde (bade içerek, şartların gereği, silsile yoluyla, usta-çırak ilişkisi…)âşık olmuşlardır. Bu durumu Fuat Köprülü’den bu yana pek çok araştırmacı tarafından ( İlhan Başgöz, Pertev Naili Baratov, Umay Günay, Ali Berat Alptekin…)çeşitli yönleriyle değerlendirilmiştir. Bu sebeplere gelecek olursak şu şekilde sınıflandırabiliriz:
Bade İçerek Âşık olma
Bade içme durumu genellikle destan, şamanizm, halk hikayesi ve âşıklık geleneğinde en çok karşılaşılan durumdur. Rüyada usta bir şaman , bir destancı veya pir(aksakallı ihtiyar, Hazreti Hızır)elinden bade içme ile kendinden geçme ,uyandıktan sonra ise şiir söyleme yeteneğine kavuşma olarak bilinir.
Anadolu sahasında âşıklık geleneğinde ise çeşitli nedenlerle evinden ayrılan kahramanın bir mezarlıkta, suyun yanında ya da ıssız bir yerde uyuyakalır. Rüyasında ise Hazreti Hızır’ı veya pirleri görür. Hazreti Hızır kahramanımıza üç bade ya da duruma göre bazı yiyecekler verir. Bunlardan ilki Allah; ikincisi , üçler, yediler, kırklar; üçüncüsü de bir güzelin aşkı için verilir. Kahramanımız üçüncü badeyi de içtikten sonra günlerce baygın yatar ve daha sonra bir saz sesiyle uyandırılır. Çıldırlı Âşık Şenlik, Erçişli Emrah, Narmanlı Sümmanî, Posoflu Müdamî, Bardızlı Nihanî, Posoflu Zülâlî, Âşık Yaşar Reyhani, Bayburtlu Celali, Âşık Murat Çobanoğlu, Âşık Şeref Taşlıova, Âşık Osman Feymani gibi âşıklara pir dolusu bade içirilmiştir. Hem halk hikâyeciliği hem de saz şairliği alanlarının içinde önemli bir yeri olan Köroğlu da pir elinden bade içmiştir. Fakat onun mizacından dolayı badenin şekli değişerek ona er dolusu bade verilir.
Badeli aşıkların büyük çoğunluğu Umay Günay’ın sistemleştirdiği şekilde bade içme olayı dört safhada tamamlamıştır:
- Hazırlık safhası: Âşık ve maşukun bade içmeden önceki halleri(âşık olmadan önce)
- Rüya: Bir yerde uyuma(harman yeri ,çeşme başı, mezarlık) pir(derviş, aksakallı ihtiyar, Hazreti Hızır)elinden üç bade içilmesi
- Uyanış: Baygın halde yatan kahramanın saz sesini duymayla uyanması
- İlk deyiş: Âşığın rüyada olanları şiirle ifade etmesidir(Günay 1986: 116-117)
Usta Çırak İlişkisiyle Âşık olma
Âşık hayranı olduğu bir aşığın yanına girerek yıllardır yanında gezer. Ondan geleneğin esaslarını saz ve şiiri öğrenir. Zaman sonra ustasından önce meclislere çıkar ve parçalarını seslendirir. Sanatta belli bir aşamaya geldikten sonra da usta âşıkların bulunduğu mecliste kendisine mahlas verilir. Bu şekilde usta bir âşık olarak mahlasıyla şiir söyler, atışma yapar ve hikâye de anlatır.
Kendi Kendine Âşık Olma
Âşık şiirine ve âşıklığa merakı ve yeteneği olan bir kimse; Pir Sultan Abdal, Karaca Oğlan, Şah Hatayi, Erzurumlu Emrah, Çıldırlı Âşık Şenlik, Dadaloğlu, Dertli … âşıkların şiirlerini önce dinler, sonra ezber daha sonra ise saz çalmayı öğrenir. Bir süre sonra ise usta âşıklara ve kendisine ait eserlerini saz eşliğinde söyleyerek kendisine bir mahlas seçer.
Âşık Meclislerini Takip Ederek Âşık Olma
Genellikle Doğu Anadolu Bölgesi ve Azerbaycan’da bulunan âşık kahvelerinde, Ramazan aylarında ve uzun kış gecelerinde halk hikâyeleri anlatılır. Günlerce ve yıllarca kahvehanelerde halk hikâyeleri dinleyen gençler zamanla hikâyelerin türkülü kısımları ezberlerler. Bir süre sonra ise hikâye kahramanlarının ağzından söylenen eserlerin yanı sıra kendinden parçalar okumaya, kendi başından geçen bazı olayları da nazım-nesir karışık olarak anlatmaya başlar. Saz çalmasını da öğrenen aşık zamanla kendisine bir mahlas seçerek âşıklar arasına katılır.
Sazlı ve Sözlü Ortamın Etkisiyle Âşık Olma
Âşıklık geleneğinde sazın ozan-baksı geleneğinde ise kopuzun önemli bir yeri vardır. Türkiye’de sazlı sözlü ortam daha çok düğünlerde; âşık kahvelerinde, şenliklerde, cem ayinlerinde tören ve festivallerde karşımıza çıkar. Bu meclisleri takip eden âşık daha sonra usta malı parçaları ezberleyerek mahlas seçerler. Sonra ise kendisinden parçalar okuyarak âşıklar arasına katılırlar.
Yoksulluk, İşsizlik, Hastalık, vb. Durumların Etkisiyle Âşık Olma
Çoğu âşık başlıkta sayılan durumlar neticesinde kimseden yardım gelmemesi üzerine sıkıntılarını önce saz çalarak daha sonra konuyla ilgili usta malı parçalar söyleyerek dile getirir. Bir süre sonra da kendi kendine veya ustadan mahlas alarak eserlerini icra eder.
Sevda Yüzünden Âşık Olma
Bir kıza âşık olan genç çeşitli sorunlardan dolayı sevdiğine kavuşamaz. Bazen sevdiği bir başkasına verilir veya kaçar. Bu sıkıntılara dayanamayan genç satın aldığı veya yaptırdığı bir saz eşliğinde konuyla alakalı eserlerini dile getirmeye başlar.
Vatan Özlemi Yüzünden Âşık Olma
Vatan özlemi, ayrılık , gurbet ve hasret gibi kavramlar bir araya gelince insan içindekileri ya saz eşliğinde ya da sazsız olarak şiire döker. Zamanla kendisini geliştiren âşık bir süre sonra halkın dikkatini de çekerek aranan bir âşık olur. Bunun en güzel örneği ise Avrupa’nın çeşitli ülkelerine giden vatandaşlar arasında yetişen âşıklar olur. Bu konuda öne çıkan âşıklarımız Ozan Nihat, Ozan Şah Turna, Ozan Fedaî… sayılabilir.
Milli Duyguların Etkisiyle Âşık Olma
Kore ve Kıbrıs Barış Harekâtı gibi savaşları yaşayan toplumun anlattıkları bir âşık tarafından saz eşliğinde dile getirilir. Bir süre sonra ise saz ve söz kabul görünce âşığa ve eserlerine ilgi artar. Daha sonra ise iletişim araçları sayesinde toplumun tüm kesimleri tarafından tanınmaya başlar.
Kalıtım Yoluyla Âşık Olma
Aile içinde babanın saz çalıp şiir söylemesi çocukların da ilgisini çeker. Örnek olarak Gülistan Çobanlar Murat Çobanoğlu’nun babasıdır. Çobanoğlu tüm âşıklık geleneğini babasından öğrenerek mesleğe ilgi duyar ve o da babasının yolundan gider. Tabi bu durum her aile için geçerli değildir. Anne baba âşık olup da çocuklarında, âşıklık hevesi olmayan aileler de vardır.
kaynakça: Açıköğretim Kaynakları