“Onun semti hangi mahallede? diye sordu. Kız, “Köprü başında, Gaffar mahallesinde” dedi. Hekim, “Hastalığının ne olduğunu hemen anladım. Seni tedavi hususunda sihirler göstereceğim; sevin ilişik etme, emin ol ki yağmur çimenlere ne yaparsa ben de sana onu yapacağım; Ben, senin gamını çekmekteyim, sen gam yeme; ben sana yüz babadan daha şefkatliyim; Aman, sakın ha, bu sırrı kimseye söyleme; padişah bunu senden ne kadar sorup soruştursa yine sakla;
Sırların gönülde gizli kalırsa o muradın çabucak hasıl olur; dedi. Peygamber demiştir ki:” Her kim sırrını saklar ise çabucak muradına erişir”. Tohum toprak içinde gizlenince, onun gizlenmesi, bahçenin yeşillenmesi ile neticelenir. Altın ve gümüş gizli olmasalardı… madende nasıl musaffa olurlar, nasıl altın ve gümüş haline gelirlerdi? O hekimin vaatleri hastayı korkudan kurtardı.
Gerçek olan vaatleri gönül kabul eder, içten gelmeyen vaatler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaatleri akıp duran, eseri daima görünen hazinedir. Ehil olmayanların, kerem sahibi bulunmayanların vaatleri ise gönül azabıdır. O velinin, halayığın hastalığını anlaması ve padişaha arz etmesi ondan sonra hekim, kalkıp padişahın huzuruna gitti, padişahı bu meseleden birazcık haberdar etti. Dedi ki” çare şundan ibaret: Bu derdin iyileşmesi için o adamı getirelim Kuyumcuyu o uzak şehirden çağır, onu altınla elbise ile aldat.” Padişah, hekimden bu sözü duyunca nasihatini, candan gönülden kabul etti.
O tarafa ehliyetli, kifayetli, adil iki kişiyi elçi olarak gönderdi.
devamı sonra
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ