Konyalı Mehmet Yakıcı, xx. yüzyıl âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir. 1879 yılında Konya’nın Sarnıç Mahallesinde doğmuştur. Babası Konya’nın Merkez Göçü Köyünün kurucularından Bekir Ağa, annesi ise Münevver Hanım’dır.
Yakıcı, eğitim hayatına Konya Sarnıç Mahallesi Sadırlar Mesud Efendi Mektebinde başlamıştır. Kuran’ı kerim’i de burada öğrenmiştir. Sonrasında Medreseye devam etmesine rağmen eğitim hayatı fazla uzun sürmemiş bir yıl sonra medreseden ayrılmıştır. Konyalı Mehmet Yakıcı, babasının 1897 yılında vefat etmesi üzerine Göçü köyündeki işlerin başına geçer. Bundan sonraki hayatı ise yazları köyünde çiftçilik yaparak kışları ise şehirde yaşayarak geçer. Yakıcı, çiftçilik ve hayvancılığın yanında baba mesleği olan taşımacılık işini de bir müddet sürdürmüştür. Elli deve çekerli kervanla Konya’dan dinar istasyonuna yük götürdüğü ve trenin Konya’ya gelişine kadar devam ettiği bilinmektedir. Konyalı Mehmet Yakıcı, kendi ifadesine göre aşk badesini 25 yaşında içmiştir. Bu olayı şu şekilde anlatmaktadır:
”Bir gün makam’da yatar iken bir aksakallı pir gelerek çağırdı. Gözümü açtığım zaman pirin elinde iki kadehi bir tepsi üzerinde tuttuğunu gördüm . Yanında bir adam daha vardı ki, o adamın boğazında da bir saz takılı duruyordu. Pir;” kadehin birini iç!” diyerek bana verdi. Ben de kadehi alıp içtim. Sonra yanımdaki adama: ”boğazındakini ver de bir çalayım!” dedim. O adam sazı vermek için bana doğru dönünce sazı kapıp yere çaldım. Adam bana darıldı ve; ”Eğer bu sazı kırmasaydın sana bir kadeh daha verecektim, ama şimdi yarım kaldın!” dedi. Ben de onun gönlünü almak için şu beyti söyledim:
”Şâirin şi’rini bilmeyen âşık
Ne bilsin aşkın kadir kıymetini”
O da bana bir kelam söyledi. Lakin onun söylediği kelamı belleyemedim. Sonra ben ona karşı bir kelam daha söyledim:
”Eğer beni sever isen sen de bir can ile
İmtihan olmak istersen iki divan ile.”
Bu kelamı söyleyince çıktı, gitti. Ben herifin gönlünü neden kırdım diyerek kendi kendime çok merak ettim. Sabahleyin uyandım kalkıp camiye gittim. Camiden çıkınca rüyamı hoca efendiye anlattım. O da bana;”sen âşık- şâir olacaksın!” dedi. Ben de ara sıra söylenmeye başladım. Lakin kimse bilmezdi. Bazen Çift sürer iken tenhalarda söyler idim. Duyanlar taaccüp ederlermiş.”
Konyalı Mehmet Yakıcı, usta- çırak ilişkisi olmadığını sadece gönlüne doğan kelamı işlediğini ifade etmiştir. Yakıcı 1914 yılında seferberlik ilan edilir ve askere alınarak amele taburuna yazılır. Konya- Mersin yapım işinde çalışmaya başlayan Yakıcı, yolun Karaaslan bölümünde çalışırken söylediği eserler neticesinde âşıklığı ortaya çıkar. 1927 yılında başlayan 1928de de şiddetlenen kuraklıktan dolayı köyünden ayrılan Yakıcı, Konya’ya döner .1928 yılında Konya Valisi İzzet Paşa’nın emriyle Konya Maarif Müdürlüğünde işe başlar. 1930 yılında dönemin Serbest Cumhuriyet Fırkası lideri Fethi Okyar’a hitaben yazdığı şikayet nameden dolayı görevine son verilir. Konyalı Mehmet Yakıcı, 25 ocak 1950 yılında vefat etmiştir. Yakıcı’nın vefatı tüm gazetelerde manşetten verilmiş radyo haberlerinde yer almıştır.(Yakıcı2000, Sakaoğlu 1990)
”Şu zamanın âşığıyım
Ol Celîl’in mâşuğuyum
Âşıkların ben şahıyım
Yanar aşkım söğünür mü
Şem’a yanar pervaneyim
Ben bir deli divâneyim
Âşık değil ya ben neyle
Yanar aşkım söğünür mü
Ben severim hem Allah’ı
Kesme dilden zikrullahı
Ziyaret et Beytullah’ı
Etsem aşkım söğünür mü
…
Kul oldum geldim dünyaya
Âşıkım ben enbiyâya
Âşık Mehmet şu Konya’ya
Varsam aşkım söğünür mü”(Yakıcı 2000)
Kaynakça: Açıköğretim Kaynakları