Bu yüzyılda yaşayan âşıklardan: Âşık Ömer, Karaca Oğlan, Erçişli Emrah ve Gevheri gibi önemli âşıkları tanıtmaya çalışacağım.
ÂŞIK ÖMER
Doğum ve ölüm tarihi hakkında ki bilgiler pek sağlıklı değildir. Âşık Ömer’e Konya ilinin Hadim ilçesinin Gözleve (Korualan) köyü, Aydın ili ve Kırım’da Gözleve(Eupatoria) adıyla bilinen yerleşim birimi sahiplenmektedir. Kırım’da Gezleve adıyla bilinen Karadeniz sahilindeki köyde Âşık Ömer’le ilgili rivayetlere rastlanmamakla birlikte Kırım Türkleri, Âşık Ömer’e daima sahip çıkmışlardır.
Kırım Türkleri arasında onun şiirleri bestelenmiş, geçmişte meclislerde okunmuş, günümüzde ise okunmaya da devam etmektedir. Sibirya sürgününde yanlarında götürdükleri eserlerden biri Âşık Ömer Divanı’dır. Bu nedenden dolayı Bu Divan Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te kiril harfleriyle yayımlanma şansını bulmuştur. Âşık Ömer, Karaca Oğlan’dan sonra ünü bütün Türk dünyasına yayılan ve Türk dünyasının ortak âşığı sıfatını kazanmış önemli şairlerden biridir.
Üsküdarlı Hasib’in Risale-i Vefayât adlı eserinde Âşık Ömer’in vefat tarihi 1707 yılı olarak verilmektedir. Mezarı ise İstanbul’dadır. Elde bulunan eserlerinden hareketle Âşık Ömer’in bir ordu şairi olduğu söylenebilir. Divan’ındaki şiirleri arasında ise savaşları konu edinenler azımsanmayacak derecededir. Eserinden hareket ettiğimizde şairin Osmanlı-Rus savaşına da katıldığı öğrenilir. Âşık Ömer’in eserlerine baktığımızda onun Bursa, Varna, Sakız, tunca, İstanbul, Sinop ve Bağdat gibi yerleşim merkezlerini gezdiği tahmin edilmektedir. Eserlerinde IV. Mehmet(1642-1693)’den itibaren Osmanlı İmparatorluğunun dört padişahın söz etmektedir. Bunların arasında II. Ahmet (1643-1691)’in özel bir yeri vardır.
Âşık Ömer medrese öğrenimi görmüş bir âşıktır. Ömer’in hem medrese öğrenimi görmesi hem de Hafız Divanı’nı, Bostan’ı ve Mesnevi’yi incelemesi onun iyi derecede Farsça bildiği anlaşılır. Bir mısrasında “Arabî, Farsü bilmeyen dile minnet eylemem.” dediğine bakılırsa, Farsçanın dışında Arapça’da bilmektedir. Ömer’in şiirlerinin bazıları klasik formda bestelenerek günümüzde bile musiki meclislerinde okunmaktadır. Âşık Ömer’in eserleri incelendiğinde hem hece hem de aruz vezniyle şiirler yazdığı görülür. Divanının hem matbu hem de yazma nüshaları olmakla birlikte pek çok cönkte de onun eserlerine rastlanılmaktadır.
Âşık Ömer’in, mahlası diğer Ömer mahlaslı başka âşıklarında olması onun şiirlerinin karışmasına neden olmuştur. Şair Ömer mahlasının dışında Derviş Nihanî, ve Adlî mahlaslarını da kullanmıştır. Âşık Ömer’in Türk şiirine getirdiği yeniliklerden biri 58 dörtlükten oluşan Şairnâmesidir. Bu şiirde döneminden önce ve zamanında yaşamış olan 47 âşığın (Âhî, Bağzade, Dağlı Mustafa, Deli Balta, Emirzade, Gedayî, Halil(Bursalı), Karaca Oğlan, Kâmil, Katibî, Köroğlu, Kuloğlu, Meyli, Öksüz Âşık, Sipahî, Yazıcı, Yegânî vb. yanında 88 şairden de bahsetmektedir. Âşık Ömer’in Şerifi adlı bir şairden övgü ile söz etmesi, araştırıcılarda Şerifi’nin onun ustası olduğu düşüncesini ön plana çıkarmıştır. Safayî tezkiresinde Şerifî’nin Kırımlı olduğu ve öğrenimini tamamladıktan sonra Rumeli’ye gittiğinden söz edilmektedir.
“Şerîfî değil mi cümleye üstad
Ol değil mi bizi eyleyen irşâd(Ergun 1936:433)”
Âşık Ömer’in İstanbul ve semtlerini anlatan destanı da ünlüdür. O ayrıca hayvanlarla ilgili uzun destanlar da yazan bir âşıktır. Ömer şiirlerinden hareketle Nesimî, Ahmed Paşa, Fuzulî, Nef’î ve Bakî gibi şairlerin az da olsa etkisi altında kaldığı söylenebilir. Onların şiirlerine nazireler yazması; gazel, murabba, satranç, kalenderi, müstezad gibi şekillerin örneklerini vermesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Ayrıca Ahmet Paşa, Fuzuli ve Ataî gibi şairlerin şiirlerine nazirelerde yazmıştır.
Ömer’in şiirlerine ise Âhu, Rûhî, Levnî, Siyâhî ve Şevkat gibi şairler nazireler yazmışlardır. XX. yüzyıl âşıklarından Bardızlı Nihanî’de onun için bir medhiye söylemiştir. Âşık Ömer, şiirlerinde âşk, tabiat ve sevginin yanında kahramanlık ve tasavvuf konusunu da işlemiştir. Âşık Ömer’in ismi kendisinden sonra şairnâme yazan Gubarî ve Hızrî’de geçmektedir. Ayrıca Sivaslı âşıklar Rusatî XIX. yüzyıl, Feryadî, Emsalî, İsmetî, Noksanî ve Talip Kılıç(XX. yüzyıl) şairnâmelerinde Âşık Ömer’den bahsederler.
“DERDE
Dedi bir pir bana pişman olursun
Razın açma Hüda’dan gayrı ferde
Vücudun şehrine sultan olursun
Sabredersen Eyyüp misali derde
Sanma isteyenler murada ermez
Kimsenin ettiği yanına kalmaz
Zalimin zulmune Hak kail olmaz
Ya mazlumun ahı kalır mı yerde
İste muradını bârî Huda’dan
Bekle tevekkülü geçme rızadan
Yakar Arş u Kürs’ü geçer semadan
Feryad-ı garibe olur mu perde
Felek camlar sundu semler alursun
Kurtulmaz ebedî gamda kalursun
Namerde yâr olma namerd olursun
Merd olursun yâr ol merd oğlu merde
Ömer köpeklerin olsun dil bağı
Tevekküle bend et can ile teni
Gam çekme murada erdirir seni
Biçare devletin var ise serde( Ergun 1936:32-33)”
Kaynakça: Açıköğretim Kaynakları