Elestiri

Elestiri bir yapıtın veya bir insanin olumlu ve olumsuz olan durumu belirtebilme

Eleştiri bir nevi eksikleri görerek o işi yapan kişiye  uyarıda bulunmaktır. Peki elestirinin ölçüsü var mıdır? Eksik gördüğümüz bir şeyi nasıl dile getirebiliriz. Eleştiriyi saygı çerçevesinde ve yapıcı bir dille dile getirdiğimiz zaman karşımızdaki kişiye yardımcı olabiliriz. Eksiğini görmesini sağlayabiliriz. Bunun aksi olduğu bir durumda ise eleştiri boyutunu aşarak ortada ne eser kalır ne de kişi kalır. Çünkü burda elestiri yapıcı olarak değil yıkıcı olarak kendini gösterir. Eleştiri herkes tarafından kabul edilebilen bir şey midir ? Peki insanlar eleştiri yapılmasından hoşlanır mı? Eleştiri,içinde öğrenme isteği olan insanların kendini geliştirmek isteyen insanların kabul edebileceği bir şeydir. Eleştiriyi herkes kabul etmez ki mesela ben bilirim diyen insanlar hiç bir zaman eleştiri kabul etmezler. Çünkü bu tür insanların sabit fikirleri vardır ve ondan başkası da kesinlikle doğru değildir onların gözünde ve ortaya koyabilecekleri bir şeyleri yoktur aslında. Eleştiri almakta aslında bir nevi başarıdır. Önemli olan kişinin elestiriyi değerlendirebilmesidir. Yani kişi bir işi yapsada eksikleri farkedemez belki göremez ama dışardan bakan bir göz bunu çok net görebilir. Bu yüzden bir şeyler yapan yapmaya çalışan kişinin eleştirileri dikkate alması lazımdır. Bu şekilde yapan kişi yaptığı işi eksiksiz bir halde ortaya koyabilir.

Velhasıl kelam elestiri dozunda olduğu sürece ve elestiriyi ders olarak gören kişi için yapıcı ve tamamlayıcıdır. Dozunun aşıldığı zaman ise tahrip edici olabildiği gibi ortaya çıkarttığımız eserimizi ya da bir işimizi de yıkıcı hale getirebilir. Bu yüzden her şey nasıl dozunda olunca faydalıysa elestiri de dozunda olunca faydalı olur.

Anlayış

Anlama işi düşünce anlayabilme gibi kavramlar içerir.
Peki insan hayatında anlayışın nasıl bir önemi var. Anlayış, anlamak gibi kavramlar insan hayatında olmazsa ne olur. İnsan hayatında bir insanı anlamaya başlamak o insana verilecek en büyük hediyedir çünkü insan genelde kendini tanıtırken asıl söylenmesi gerekeni değilde gereksiz bir kaç şeyler fısıldar. İnsanı tanımak onu anlamak için o kişinin söylediğine değilde söyleyemediğin bakılmalı. Çünkü insan her zaman söyleyemediklerinde gizlidir. Yani o kişiyi anlamak anlama zahmetine girmek burda ön plana çıkıyor. Yani kişinin söylemek isteyipte söyleyemediklerinde anlama yeteneği insana verilmiş en büyük hediyedir sen bu yeteneği kullandığın ölçüde değerlisindir. Çünkü insan acizdir, yorgundur, bıkkındır yeri gelir iki cümle kurmak dahi külfet gelir insanoğluna. İnsanın zindanı bile onu anlamayan insanların arasında geçer bir bakıma. Yani o kişi için daha kötü bir durum yoktur. Anlayış, düşünmek, anlamayı istemek bir insan için bu kadar değerliyken anlayışı olmayan anlamak istemeyen bir insana da konuşmak o kadar gereksizdir. Anlayışı olmayan bir insandan anlayış beklemek boş bir kutunun dolu çıkmasını beklemek gibi bişey.
Velhasıl kelam her insan bir dünyayı barındırır içinde her insan özeldir. Bu yüzden insan hayatını anlamak gerekir, anlayış gerekir bunların olması içinde emek, çaba gerekir. Eğer hayat sana seni anlayan insanı göndermişse hayatındaki en büyük eksiklik tamamlanmış demektir. Kısacası hayatında konuşma zahmetinde dahi bulunmadan kafandaki soru işaretlerine cevabını verecek bir hediyen vardır hayatında..

Hislerin Ölümü

Hiç bir şey hissedememe durumu.

Ne demektir hislerimizin ölmesi nasıl bir şeydir ? Yani kalbimizin donması, acıyı da güzelliği de hissedememe bakış açımızdan bir bayağılık yani sadece bakıp geçersin olana kalbin eskisi gibi değildir aslında. Kuşlar gibi kanat çırpmaz mesela hayattan tat almaz kalp sadece görevini yapar bu durumda yani biyolojik görevlerini hislerin ölümü de burda başlar. Hisleri ölen insan da robotlaşmış bir yaşama geçmiştir aslında. Yani sadece yaşar o kişiler ne hayattan tat alabilirler ne de güzel olanı görebilirler.İnsan için yani insan kalabilmek için kalbimizi diriltmebilmeliyiz yani sevmeliyiz bir şeyleri. Sevebilmek için çabalamalıyız .Yani görmemizi bakış açımızı iyileştirebilirsek her şeyin içinde bir güzelliğin olduğunu mutlaka görebiliriz. Hislerimizi diriltebilcek tek şey bakış açımızı iyileştirmekten geçer. Buda düşüncelerimizi etkileyerek hislerimizi dirilmesini sağlar. Yani düşüncelerimiz ve bakış açımız arasında öyle güzel bir bağlantı kurmalıyız ki bu güzel bağlantı kalbimizi diriltebilsin hislerimizi canlandırsın. Bir çocuğu sevebilmek yahut bir canlıyı sevebilmek ,güzelliğe yaklaşabilmek, yardım edebilmek, ihtiyacı olanın elinden tutabilmek bizim hislerimizi canlandırıcak şeylerdir.

Kısacası insanın hislerini öldüren insanın kendisidir .Diriltebilcek olan da yine kendisidir. İnsanın hayata nasıl bakacağı,nasıl yaşayacağı kendi elindedir her zaman. Ya hayata siyah perdeler arkasından bakarsın ya da o baktığın yeri gökkuşağına çevirirsin. Kısacası hayatın rengini belirleyen yine sensin. Hislerini diriltecek olan da sensin. Karar senin.